Asghar Ali Engineer
Basra’da çeşitli konular üzerinde tartışma yapan ve daha sonra bu notları Risaleler biçiminde derleyenbir tartışmacı bilginler topluluğu bulunduğu ileri bilinmektedir. Tartışmaya katılan kişilerin, kendi yaklaşımlarında çok özgür oldukları ve kendi zamanlarının Yunan bilimleri dahil, her türlü bilimler ve bilgiler hakında çok iyi şeyler bildiklerinden kuşku yoktur. Bu bilimlerin ışığı altında, özellikle İslami alanda çeşitli çıkışları inceleme girişimi vardır. Bu nedenle özgür düşünce yaklaşımı olduğu açıktır...
(....)Eserin yazarlarının aşırı Şii eğilimini gösteren pek çok içsel kanıt vardır: İkhvanus Safa Risaleler’inde Peygamberin “ben bilimin kentiyim, Ali ise kapısıdır” hadisini (IV, 460)’da buluyoruz. Bunun gibi Muhammed’in ev halkına (Ehlibeyt) sevgi de vurgulanuyor (IV, 375). Ayrıca, Muhammed Peygamber’in Ali’ye, “ben ve sen bu toplumun (umma) ebeveyniyiz (ana-babasıyız)” dediği bildirilmektedir (I, 385).
Yine Ali için salavat verildiği (II, 59 and I, 211)dikkatimizi çekmektedir. Genel olarak bu kutsama Sünniler tarafından sadece Muhammed için yapılır. Risaleler, Peygamber soyuna, ‘doğruluğa götüren, rehberlik eden İmamlar” (al-a'immat al-Hudat) olarak bakmakta (II, 377). İmamlar ve başkalarına ait hükmedici-egemen İmamlığa muhalif olarak, Peygamber ailesine ait peygamberlik İmamları üzerinde vurgulamalar dahi bulmaktayız.
Risaleler’de Şii renklerini (nüanslarının) kanıtlarını fazlasıyla bulmaktayız. Onlar, yılda dört düşünsel kutsama gününde sözetmektedir (IV, 267-272); bu kutsal günlerden üçüncüsü, Peygamber’in –Şii geleneğine göre- kendisine vasi (ardıl) olarak tayin ettiği Id Ghadir al-Khumm (Gadirhum bayramı)dur, ancak Rasail, “ahitin (sözleşmenin) bozulup hilekarlığın karışmasından dolayı kutlama sevincinin (bayram nedeninin) ortadan kalktığını” ileri sürmektedir (IV,268). Sonuncusu, Id al-musiba (Musibet-felaket günü) ise, Peygamber’in dünyadan göçtüğü gün ve aynı zamanda ‘İslamın utancı, kara günü’ diye tanımlanan (IV, 269) Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği 10 Muharrem günü olarak betimleniyor.
İkhvanus Safa Bir İsmaili (Alevilerin) Yapıtı, Özgürlükçü ve Bilimsel Düşünceler Ansiklopedisidir
Açık bir (Batıni) Şii inancı olan tavil, yani Kuran’ın batıni anlamına sık sık göndermeler de bulunmaktadır (I, 511-514). Kuran’ın zahiri açıklaması, bilginin aşağı düzeyi olarak tanımlanır ve bu, körü körüne taklit etmeyi tercih eden sıradan halk için anlamlıdır, yani onlar içindir. Bilginin-bilimin daha yüksek biçimi, yüksek sınıf, yani elit tabaka (khwas) için anlam ifade eden, batıni (esoteric, gizli) olandır. Bu açıkça Şii tutumudur. Böylece 3.bölümün 379.sayfasında, “taklitle halkın arasında tatmin olmayan, kanıtlar talebeden ve gerçeklerin açığa çıkmasını isteyen, illah’ı ( dinsel yasanın-şeriatın nedeni ve amacını) araştıran entellektüel (aydınlar) gruplar vardır” ifadesini buluruz.
Yine bir önemli soru, İkhwanus Safa Risaleleri’nin yazarları ya da derlemecilerinin Şia’nın hangi hangi koluna bağlı olduğudur. Açıkçası, Rasail’de ileri sürülenlerle genelde uyuşmayan Zeydi teolojisinden dolayı Zeydiler olamazdı. Şimdi yazarların Oniki İmamcı olma olasılığını incelemeye geçelim. Rasail’de (Risaleler’de) bu olasılığın da bulunmadığına dair açık hüküm vardır. Örneğin, şu ifadeleri görmekteyiz:
“Böylece de ( bir grubun), beklenen kutsal ve yolgöstrici İmam’ın, karşıtlarının korkusundandan dolayı ortaya çıkmayarak gizlendiğine inandığı düşünülür. Biliniz ki, böyle bir düşünceyi kabul eden kimse bütün yaşamı boyunca, İmamın ortaya çıkışını beklerken, onun gelişinin özlemi, ona ulaşma tutkusu içinde kalır. O bunun için yaşamını harcar ve eğer İmamını göremez ve de onun kişiliğini tanımazsa umutsuzluk ve üzüntü içinde ölür.”
Oniki İmamcılar İmam Mehdi’nin buğüne kadar hala ortaya çıkacağına inanırlar, oysa İsmaililer ya da Fatımiler İmam Mehdi’nin (Abdullah al-Mahdi) 9.yüzyılda Kuzey Afrika’da göründü ve Fatımi devletini kurdu. Yukarıdaki paragraf, İsna Aşari’nin (Oniki İmamcıların) gizli İmam inancıyla uyuşmamaktadır. Bu şekilde Zeydileri (Beş İmamcılar) ve Oniki İmamcıları elediğimiz takdirde, İkhvanus Safa Risaleleri’nin yalnız İsmaililere ait olduğu sonucu çıkar.
Temizlik Kardeşleri’nin (İkhwanus Safa) özgür tutum ve davranışı, Risaleler’’in çeşitli paragraflarından açık bir biçimde görülür. Aynı zamanda yaşlılıktan, yaşlılardan daha çok gençlere ve gençliğe vurgu vardır. Bunu aşağıdaki söylemlerde rahatlıkla görebiliyoruz:
“ Çocukluklarından beri yanlış düşünceleri, kötü alışkanlıkları ve düşük niteliklerini koruyan yaşlı adamların değiştirilmesi y da yenilenmesiyle kendinizi meşgul etmeyiniz, zira onlar sizi yorup usandırır ve hiç de değişmeyeceklerdir. Değişikliğe uğrasalar bile, çok az olacak ve işe yaramıyacaktır. İlginiz; kalblerinin sesiyle edebiyata(letters) eğilim duyan, bilimleri incelemeye başlayan, gerçeğin yolunu ve öbür dünyayı araştıran, hesap verme gününe inanan, Peygamberlerin dinsel ilkelerini uygulayan, (onların) kitaplarının sırlarını inceleyen, ihtiras ve kavgadan kaçınan ve de doktrin (öğreti) konusunda bağnaz olmayan genç insanlara yönelmelidir.” (IV, 161-168)
Daha önce belirtildiği gibi İkhvanus Safa çok özgür bir görünüşe sahipti. Bu, aşağıdaki pasaj tarafından da desteklenir:
“ Biliniz ki, gerçek her dinin içinde bulunur ve her dilde geçerlidir. Öyleyse yapılması gereken şey, en iyisini yapmanız ve kendinizi ona devretmenizdir, yani gerçeğe yönelmenizdir. İnsanların dinlerine kusurlar, elsiklikler yüklemekle asla kendizi meşgul etmeyiniz; daha çok sizin dininiz onlardan (kusurlardan) arınmışmıdır onu görmeye çalışınız”(I, 501). Ve:
“ Felsefeyle, yasayla ilgili, matematiksel, bilimsel ya da tanrısal bilgilerden herhangi birini, yani kısacası bilim öğren, bilgi elde et!” (I, 538).
Çok ilginç bulunan, Kuşlar (II, 178-377) ve Hayvanlar (No.22) üzerine çok uzun bir Risale vardır. Gerçekten de o, içinde, insanın niteliklerinin hayvanların kuşların ve (Kuran’a gizli bir biçimde gönderme yapılarak) cinlerinkiyle karşılaştırıldığı dolaylı (imalı-kinayeli) biçimde yorumlanan (allegoric) bir öyküdür: Yaratılış hakkında bir konferansta farklı türlerin ve milletlerin (nationalities) temsilcileri konuşmaktadır. Sonunda, ideal bir birey (tek tek) Meclise hitap eder. Bu ideal bireysellik tanımlaması, açıkça özgürlükcülüğü (the liberalism) ve Kardeşler’in (İkhvan, Brethern) açıklığını, serbestliğini belirtmektedir.
Bu bireyci, bireysel (düşünce özgürlüğü) şöyle betimlenir:
“Kamil insan, yani akıllı, içgörü ve anlayış sahibi olan (kimse), sanki kökende İranlı, inançta Arap, dinde (doğru yola eğilimli) bir Hanif, davranış biçiminde bir Iraklı, gelenekte Yahudi, yönlendirmede-klavuzlukta bir Hristiyan, bağlılıkta –sadakatte Süryani-Suriyeli, bilgide-bilimde Grek, görüşte bir Hintli, yaşam(sira) biçimiyle bir Sufi(mystic) (gibi)dir; kendi moral ölçülerinde bir Melek, fikirde Tanrısal (rabbani), gnostisizmde(marifette) tanrı gibidir ve bu nitelikleriyle ölümsüzdür.” (I,376)
İkhvanus Safa özgürlükçülüğünün övülmeye değer kanıtı budur ve biz bunu, bugün özellik olarak post-modernist bulmaktayız. Yukarıdaki paragrafta bütün dinlere saygı vardır ve kültür çoğulculuğu kabul görmektedir. Böyle bir özgürlükçülüğün asla düşünülmediği 9.yüzyılda bunlar yazıldı. Günümüz çağdaş toplumunda bile böyle bireysel özgürlükçü anlayış ve uygulama nadir bulunmaktadır. Dar mezhepçilik (fırkacılık) almış yürümüş ve böyle mezhepçilik üzerine temel atmış siyasiler başarılı oluyor; bugün ülkelerinin çoğunda tanıklık ettiğimiz budur.
Ikhwanus Safa, Aynı zamanda İsmaili Devrimci Hareketinin Kuramsal Kitabıdır
Ikhwanus Safa, İsmaili hareketinin tebliği olarak tanımlanabilir. Burada, İsmaili hareketinin o zaman bir devrimci hareket ve düzenin, özellikle Abbasi İmparatorluğunun yıkıcısı olmayı amaçladığına dikkat edilmelidir. Hareket, toplumun çeşitli kesimlerinin, soyluların, aydınların, köylülerin ve tüccarların desteğini de almaya uğraşıyordu. Bunu Risale’lerden birinde şu şekilde görürüz:
“Ey kardeş bil ki, Tanrı, Kutsal Ruhu ile size ve bize yardım lütfedecektir. Bizim, farklı yerlere yayılmış soylu ve kibar insanlar arasında dostlarımız ve kardeşlerimiz vardır; onlar arasında şehzadeler, emirleri vezirler, yüksek yazıcılar ve valilerin oğullarından bir grup; aralarında tanınmış kent eşrafı, büyük toprak sahibi zengin köylülerin (dikhan), küçük mülk sahipleri ve ticaret erbabından kişiler ve çocuklarından bir grup; ve yine aralarında ulema oğulları, edebiyat adamları (udaba, edipler) kadı ve din adamlarının çocuklarından bir grubu ve bir başka grup da zanaatkarların, yerel başkanların, zanaat ve meslek örgütleri önderlerinin oğulları ve yakınları oluşturur. Her gruba, bilgisi, anlayışı ve sezgisini uygun bulduğumuz kardeşlerimizden bir kardeşi (üyeyi) onların hizmetinde bizi temsil etmek üzere delege gönderdik. Bu kardeşler gruplara, arkadaşlık duygusu (rifk), nezaket ve sevgiyle danışmanlık yapıyor, öğütler veriyorlardı.” (IV, 188)
Açıkça görülüyor ki bu Kardeşler(İkhvan), toplumun farklı kesimleri arasında hücreler kurmuş olan ve sömürücü ve baskıcı zorba düzeni yıkmak için birleşip, hep birlikte eyleme geçen,bir devrimci hareketin önderleriydi. Ayrıca, yukarıdaki paragrafta, Kardeşler’in (İkhvan), yukarıda tanımlanan gruplara öncülük etmek ve onları birbiriyle birleştirmek için bir Kardeş’i atadıkları anlatımını değerlendirmek önemlidir. Böyle bir Kardeş, niteliklerinden, bilgi ve deneyimlerinden dolayı özellikle seçilmiş olmalıydı. Devrimci örgütler kendi grup liderlerini çok dikkatli seçerler. Onların, bu grupları sadece devrimci değişim için hazırladıkları değil, aynı zamanda devrimin içinde onlara rol verdikleri bilinir.
Risaleler üzerinde yapılan inceleme çok açık gösteriyor ki, yazarlar, kendi zamanlarının mevcut bütün bilimleri-bilgileri üzerinde kavrayış sahibiydiler.
Daha önce belirtildiği gibi onlar, matematik, felsefe, siyaset, (karşılaştırmalı din dahil) din, müzik, terbiye ve ahlak, astronomi, fizik ve diğer bilimler hakkında risaleler yazmışlardı. Hiç kimse, dönemin (çağdaş) bilimleri üzerinde,Temizlik Kardeşleri’nden, yani İkhvanus Safa’dan daha fazla bilgi sahibi olamamıştır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz değerli çağdaş Arap filozofu Husayn Marwah, Hicretin 4.yüzyılının (10.yy) bilim adamlarından, Temizlik Kardeşleri (İkhvanus Safa) ile tanışmış ve bu Risalerle ilgili uzun süre çalışmış olduğu sanılan Zaid bin Rifaah’ın gözlemlerinden alıntılar yapar. İbn Rifaah, şiir ve nesir (düzyazı) üzerinde geniş bilgiye sahip Risale yazarlarının matematik, haberleşme (iletişim), tarih, din üzerinde uzman ve karşılaştırmalı din görüşüne sahip olduklarını söylemektedir.
Görüldüğü gibi ‘Temizlik Kardeşleri’ devrimciydi; sömürücü ve baskıcı olduğunu düşündükleri Abbasi rejimini yıkmak istiyorlardı. Onlar Abbasileri, zorba ve zalimler, zayıf ve yoksul kesimlerin (duafa ve masakin) haklarını gaspedenler olarak tanımlıyor. Abbas soyluların Halifeliğe layık ve hakları olmadıklarını ileri sürüyorlardı. İkhvanus Safa Abbasiler’i, Adem’e secde etmeyerek Tanrısal İradeye karşı koyan Şeytan’nın vekili (khalifat al-İblis) olarak tanımlamaktadır. Abbas soylular, kendilerini halife olarak kabul eden insanlar için halifeydiler, çünkü ancak onlar birbirlerinin layığıydı. Kardeşler (İkhvan), Abbasilerin Peygamberlerin çocuklarını ve dostlarını öldürdüklerini de anlatıyorlardı (II,303).
İkhvanus Safa’nın, Abbasilerin düşüşünü astronomik hesaplar temelinde önceden haber verdiğini görmek doğrusu ilginçtir. Onlar, bazı yıldızların birrbirinden ayrılması ve biraraya gelişini ve astronomik hesaplamaya göre bu dönemin ikiyüz kırk yıl olduğu hesaplamışlar ve buradan Abbasilerin yıkılışının, yönetime başlamalarından itibaren 240 yıl içinde, vukubulacağını önceden bildirmeyi ve yönetimin Abbas oğullarından kime geçeceğini tahmin etmeyi bile denemişlerdi.
Yine astronomik hesaplamalar temelinde kendilerinin buna verdikleri yanıtı Risaleler’de buluyoruz. Onlar bunun, dawr al-falki ( bir felekler-gökler devri daimi) gerçekleştiği ve Scorpio (Akrep burcunun) ülkesine girdiği zaman –ki bu Kardeşler’e göre, 330 yıl dört ay sürer- olacağını söylüyorlar. İşte o zaman iktidar Temizlik Kardeşleri’nin ellerine geçecek ve onların dönemi de 159 yıl sürecektir. (al-Risalah Jami'ah, II, s.129-130) İkhvanus Safa’yaKardeşler’e göre siyasal iktidardaki bu değişmeler sürerek, yönetim bir gruptan diğerine nakledilir.
İkhvan al-Safa’nın yönetimi (biçimi) dawlah ahl al-khayr (Hayırlı Halk Devleti)dır. Bu rejimi, akıllı ve bilgi-hikmet sahibi (ulama wa hukama) insanlar ile bir din ve inanç üzerinde anlaşmayı uzlaşmayı geliştiren hayır ve erdeme layık toplum oluşturacaktı (I, p-131). Bu hayırlı-erdemli ve cömertlik rejimini kuracak olanlar, dinsel işler ve konularda bilgilidir, peygamberlerin sırlarına ilişkin bilgiye içten yakınlığı vardır ve felsefe konularında ise çok iyi eğitimlidir. (IV, p-198). ‘Temizlik Kardeşleri’, kendi dinsel inanç, fikir ve bilgilerinin, bütün dinler ve bilgilerini de kapsadığını bildirmekteydi. (IV, p-5). Risaleler’de Temizlik Kardeşler, insanlara başka dinlerde delikler kazmamayı, yanlışlar araştırmamayı, fakat aynı zamanda kendi dinlerinde dahi böyle kusur ve noksanların olup olmadığını görmeyi tavsiye ediyordu (IV, p-37-38).
‘Temizlik Kardeşleri’ ayrıca insanları, kendi miras aldıkları (din) dahil olmak üzere, istisnasız tüm dinlere eleştirel gözle bakmaya çağırmakta. Fakat bu, önlem gerektiren bir girişim olmalıdır. Onlara göre Şeriat, zahir ve batın (exoteric and esoteric), yani açık ve gizli olmak üzere iki yüze sahiptir. Zahir (açık) olan, onun aracılığıyla hasta ruhlarına derman bulan sıradan insanlar içindir ve güçlü zeka ve algılama sahibi insanlar, batıni yüzü oluşturan derin bilim ve felsefeyle kendilerini besler.(IV, p-46).
‘Temizlik Kardeşleri’ tapınmaların iki tip olduğunu söylemektedir: Biri ibadetin Şer’iattaki kurallı biçimi, diğeri ise Kardeşler’in(İkhvan’ın) “ibadat al-falsafiyah al-ilahiyyah” (tanrısal felsefe ibadeti) adını verdikleri tapınmadır. (IV, P-301 vd.). Şer’i ibadeti izleyenler, Şeriatın tüm zahiri (exoteric) yasalarına ve onun tarafından konulmuş kurallara boyuneğer-itaat ederler. Fakat felsefi tapınmaya doğru kayma ve eğilim duymalar, Kutsal Kuran’ın buyurduğu ‘al-Rasikhun fi'l ‘ilm’(tanrısal bilimin büyük sütunları, temel direkleri)’den dolayıdır. Bu tapınma tipini uygulayanlar, Kuran ayetlerini gerçek anlamını ve onun batıni (esoteric) özünü bilirler. Onlar batın ilminin sahibidirler.
Böylece görülecektir ki, ‘Temizlik Kardeşleri’ (İkhvanus Safa), Şeriatın sıradan halk için önemini vurgulamasına ve onlar için, kural olarak itaat etmenin gerekli olduğunu düşünmelerine rağmen, kendileri daha yüksek pozisyonu, son gerçeklik bilimi-ilm al-haqiqah ve yüksek felsefi bilimler içine daldırılmış olan bilimin temel direklerininkine (al-rasikhun fi'l 'ilm) uyarlamışlardır. Yine İkhvan al-Safa’ya, yani Temizlik Kardeşleri’ne göre, düşük düzeydeki ruhlar/aşağı dereceden ruhlar maddesel dünyadan kendilerini ayıramaz ve bu dünyanın denizine dalıp kalırlar. İnsan ruhunu özgürleştüren bilim, felsefe ve hikmettir ve onu tanrısal aşamalar içinde daha yühsek duruma uyumlu kılar.
Abartmadan söylemek gerekirse, ‘Temizlik Kardeşleri’, Risaleler’de zamanlarının tüm mevcut bilimlerini toplamış ve öğrenim dünyası üzerinde derin ve silinmez damgalarını bırakmıştır. Abbasiler, Yunan bilimlerini Arapça çeviriler aracılığıyla tanıtmaya çalıştılar. Onların yaptığı, Yunan bilimini Arapça ile İslam aydınlarının kullanımına sunmaktı. Kuşkusuz bunda başarı da sağlandı. Fakat Ikhwanus Safa’nın(Temizlik Kardeşleri) yaptığı ise, Yunan bilimiyle İslam bilimini birleştirip tümleştirmekti ve bu birleşim gerçekten çok yaratıcı bir sentez oldu. Temizlik Kardeşleri, İslam bilimini, Yunan bilimi kadar yüksek düzeye çıkardılar; bu İslam dünyası için çok daha büyük bir başarıydı.(Asghar Ali Engineer, Ikhwan-us Safa: A rational and liberal approach to Islam I, II. , www.davoodi-bohras.com )
Çeviren: İsmail Kaygusuz