Oku, bilgilen, fikir sahibi ol; zihnin ve gönül dünyan zenginleşsin! Dr. Ismail Kaygusuz

Gazi Direnişi Destanı

Selam olsun 12-15 Mart 1995'e
Selam olsun Gazi halkının direnişine
İsyanda düşenlere
Barikatlarda vuruşanlara selam olsun!

12 Mart akşamı kara bir taksi geçti mahalledenGaziOlaylari
karayüzlü insanlar taşıyan
Gazi Mahallesi'nin sakinleri o akşam evlerine çekilmek üzereydi
Kimileri kapanmakta olan dükkanlarda son alış verişini yapıyordu
Kimileri kahvelerde sohbet ediyor, tartışıyor
Bazıları da günün yorgunluğunu şakalaşarak çıkarmaya çalışıyordu.

Gazi işçi ve emekçi mahallesidir
Gazi Mahallesi işçileri, memurları ve küçük esnafı
Kürt'tür, Türk'tür, Alevidir, Sünnidir
Ama kökenleri ve inançları birarada olmalarına engel değildi
Sevgi ve dostlukla birbirlerine sarılmış, yanyana barışık yaşamaktadrlar.

Ve günü bitirmeye hazırlanıyordu Gazi'nin sakinleri.
Akşamın moruluğunda gaspedilmiş kara bir taksi girdi
mahallenin İsmetpaşa Caddesine
Sürücüsü bagaja kilitlenmiş
Direksiyonuna kukuleteli bir it geçmiş
Taksi son hızla caddeyi geçti boydan boya.

Takside üç karanlık yüz vardı
Birisi kirli Yeşil MİT'ti ve devletti
İkincisi kara yobazdı, yezitti
Üçüncüsü sicilli katil boz itti.

Taksi tur atıp karakolun önünden çıktı
"Biziz çoçuklar!" sinyalini alan polisler,
arkasından sırıtarak baktı ve kahkaha attılar

Kirli Yeşil MİT
Kara yobaz Yezit
Ve de katil Boz İt
Son hızla giden taksiden uzattılar kara ağızlı namluları,
Kahpece taradılar kahvelerde ve lokantalardaki insanları
Birbirine düşürmek için işçileri, esnafı, Kürtleri, Türkleri Sünnileri, Kızılbaşları...

Kahvede Halil Dede çayından üç yudum almış,
Elinde curası Pir Sultan'dan deyişler söylüyordu.
Son dörtlüğün son dizesinde mermilere hedef oldu
"Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan" dedi devrildi kaldı
Dede'yi dinleyen bir çok belediye işçisi ayaktaydı,
Hep birlikte Cemevi'ne gitmeğe hazırlanmışlardı
Gidemediler
Biri karnından yedi kurşunu yıkıldı, bir daha kalkamadı
Onlarcası yaralandı düştü yere

Ve onlar kızılkan ellerini yaralarına bastırmış yerlerde inlerken,
On adım ötedeki Karakol'da
polislerın kahkahaları duyuluyordu.

Kara takside üç karanlık yüz vardı
Birisi kirli Yeşil MİT'ti ve devletti
İkincisi kara yobazdı, yezitti
Üçüncüsü sicilli katil boz itti...

Çeteleşmiş devlet, faşist ve şeriatçı sürüsü,
kana boyadı 12 Mart akşamını Gazi'de...
Okmeydanı'ndan H. Şahin haykırdı:

"Kara bir haber var İstanbul'dan;
Gazi Mahallesi'nde Cemevi'nde,
Dört kahvehanede bir pastahanede
Kara eller otomatık tüfekle
Taramışlar insanları, kurşunlamışlar.
Cemevi'nın bekçisi Dede'yi de vurmuşlar..."

"Şeyh Bedreddin'in isyanı bu,
Haber duyulur da durmak olur mu?
İstanbul'un dört bir yanından
Gazi'ye aktı canlar
Yaşlı gözlerle"

"Yüreklerınde nefretle.
Amaçları yüreklerindeki öfkeyi haykırmak,
Sorumlulardan hesap sormaktı..."

Gece kapkaranlık ölümlerle inmişti Gazi'nin üzerine
"Haber duyulur da hiç durmak olur mu" dostlar?

Birden meydanlarda ateşler yandı
Ansızın sokaklardan meşaleler yükseldi.
Bir anda karanlık gece aydınlandı

Cemevi'nden bir ışık patlamıştı
Komünistlerin,
devrimci güçler ve demokratların
ortak kararlaıyla tutuşturulmuş
birliktelik ateşi saçıyordu bu ışığı

Hünkar'ın buyruğu değil miydi bu?
"Bir olalım, iri olalım, diri olalım" dememiş miydi?
İşte yanıyordu birlik ateşi

Bu ateşle Gazi halkı ayaklandı
Yüreği yanık insanlarımız,
Hakları yenen, horlanan sömürülen Alevı, Sünni inançlı Türk'ü Kürt'ü
tüm Gazi halkı sınıf kardeşliğinde elele sokaklara indi.
Barikatlar kuruldu Cemevi'nin çevresinde
Sokak başları tutuldu faşizme geçit verilmeyecekti,
Burjuvazı topuyla tüfeğı ve tankıyla üzerlerine gelse de
Ölümüne direniş vardı, geri çekilmek yoktu.

"Haber duyulur da hiç durmak olur mu" dostlar?
Okmeydanı'ndan, Alibeyköy'den, Kağıthane'den, Küçükköy'den.
Duyanlar, "öfkelerini önlerine dökerek,
insanlık düşmanı şeriatçı ve faşist yuvaları yakıp yıkmak için
Gazi Mahallesi'ne akmaya başladılar."

Bu ne müthiş başkaldırmaydı!
Burjuvaziyi iliğine kadar korku sardı
Boş durur mu?
Bu korkuyla Polisi, askeri ve tankıyla topuyla
Gazi Mahallesini sardı

O gece ve ertesi gece "Bedreddin yiğitlerinin",
Pir Sultan Abdal yiğitlerinin torunları
"Mübalağa cenge durdular" direndiler,
Direndikçe bilendiler.

İsmet Paş a Caddesi'ni doldurmuş
direnen gençlerimiz haykırıyordu:
"Yaşasın Gazi Direnişimiz!"
Hepsi birer ozan kesilmiş,
Bir ağızdan şiir okuyorlardı:

"Anadolu'ya bir ışık saçıldı Gazi'den
Umut oldu tüm işçiye, emekçiye
Telaşlandı cellatlar
Karagözlü yobazlar
saldılar ortalığa
İki ayaklı köpeklerini
Varsın bugün burada ölelim
Yazılsın tarihe Gazi direnişimiz..."

Yazıldı,
Yazdılar
kızıl kanlarıyla tarihe Gazi direnişini
Yirmi bir şehit vererek yazdı emekçi Gazi halkı
Tam üç gün üç gece barikatlarda
Burjuvazinin en azgın güçlerine karşı dıirendiler
Birlik olup üstlerine üstlerine yürüdüler
Acıyla öfkeyle bilendiler

Ölüm de ne ki?
Ya defolur gidersiniz, dediler,
kaldırırsınız bir düşman kentiymişçesine yaptığınız kuşatmayı
Ya da barikatlarda son kişi kalncaya dek direniriz.
Ölüm de ne ki, hey heyyy?
Biz Pir Sultan torunlarıyız,
"Ölür ölür dirirliriz!"

Bu kararlı direnç
Boyun eğdirdi burjuvaziye
Ölüme meydan okuyanları
daha fazla öldürmekten korktular

Ama asıl onları
Gazi'de yanan isyan ateşi korkutmuştu
Bu ateşiın Anadolu'yu sarması
İşçiye emekçiye umut olması
Ezilen kitleleri uyandırması ve de
Asıl Alevi toplumunu ayaklandırma korkusu
sarmıştı baştan ayağa sivil ve askeri oligarşiyi
Saygın kişileri yolladılar
Sözlü ve yazılı medyayı aracı yaptılar direnişi kırmak için

Kıramadılar
Gazi halkı ayaktaydı
İşçi ve emekçi Gazi halkı isyandaydı;
Komünist, devrimci ve demokrat direnişçi gençlerle
Omuz omuza eleleydiler
Barikatdaydı Gazi halkı.
Üç gün üç gece ölümüne direndiler
İsteklerini kabul ettirmeden,
tek fire vermediler

Direnişin destanını ölümün üstüne giderek,
kızıl kanla yazdı Gazi!
Boyun eğdi burjuvazi
Boyun eğdi oligarşi
Ve bu destan,
"Bir olmanın, iri olmanın ve diri olmanın" gücüydü bilesiniz,
"incinsen de incitme"nin değil!

Selam olsun Gazi halkının direnişine
İsyanda düşenlere
Barikatlarda vuruşanlara selam olsun!

İ.Kaygusuz, Londra, 1997