Oku, bilgilen, fikir sahibi ol; zihnin ve gönül dünyan zenginleşsin! Dr. Ismail Kaygusuz

Şeyh Hasan Onar Ve Onar Köyünün Kısa Tarihçesi

İsmail Kaygusuz

onarbabaOnar köyünün geçmişini uzaktan yakına üç büyük tarihsel evre içerisinde görmek ve incelemek gerekir. Anadolu Selçuklu Sultanı Alâaddin Keykubat(1221-1237) döneminde Onar Zaviyesi yerleşim birimi çerçevesinde vakfedilmiş köyün arazisinde çok uzun süren bu tarihsel çağların neredeyse kesintisiz yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu yerleşmeleri şöyle sıralayabiliriz:

I.Prehistorik(Tarih öncesi) Neolitik ve Kalkolitik yerleşmeleri

II.Hellenistik-Roma-Bizans yerleşmeleri

III.Selçuklu Dönemi Türkmen (Bayat) Yerleşmesi ve Kolonizatör (kururcu, yerleşimci) Şeyh Hasan Onar

Onar Dede ve Sultan Onar unvanlarıyla da anılan Şeyh Hasan Onar, bir çok Anadolu evliyası gibi Horasan kökenlidir. Tarihsel olarak kendisinin, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde İsfahan valisi; bu kentin yakınlarındaki bâtınilerin yaşadığı Halâdgâh kalesinin sahibi Emir Onar’ın kızından torunu olduğunu düşünüyoruz. Bu düşünceye nasıl vardığımızı kısaca açıklamak gerekiyor: Şeyh Hasan Onar’ın Bağdad Abbasi halifesi tarafından Selçuklu Sultanı’na gönderilmiş olan elçilik heyetini oluşturan zamanın tanınmış bilginleri arasında bulunuşu, onun Abbasi sarayında gördüğü saygı ve tanınmışlığının kanıtıydı. Bu bizi, onun bir askeri aristokrat aileden gelmiş olabileceği kanısına götürdü. Şeyh Hasan’ın ek ismi, hâlâ yaşamakta olan ‘Onar’ sözcüğünün bir ecdad-soy veya aile adı olması olasılığından hareketle araştrımaya başladık. İşte o zaman karşımıza Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın (öl.1092) gözde Sipehsaları (başkomutanı) İsfahan emiri Onar Bilge Beg (öl.1099/1100) çıktı. Melikşah’ın oğulları arasında yapılan savaşlardan birinde öldürülen Emir Onar’ın damadı Sultan Alparslan’ın torunlarından biridir. Bu kişi Basra, Şam, Fars atabegliklerinde bulunmuş, Mengü Bars’tır. Ayrıca Mengü Bars’ın 1158’de Abbasi Halifesi topraklarında baş kaldırıp yağmalara girişmiş olan İva Perçem Türkmenlerinin ayaklanmasının bastırarak dönemin Halife’sini kurtardığı bilinir. Bu halife, Şeyh Hasan Onar’ı Selçuklu Sultanı’na gönderdiği heyetin içine katan halife Nasr Lidinillah’ın babasıdır. Bu demektir ki, Halife çocukluğundan beri Şeyh Hasan’ı Mengü Bars’ın oğlu olarak tanıyordu. Eğer farklı bilgi ve belgeler ortaya çıkmadığı takdirde, Sultan Onar’ı aynı zamanda Selçuklu hanedan ailesinin bir mensubu görmek durumundayız.

Sultan Onar’ın Rum’a, yani Anadolu’ya ilk gelişi 1205 yılına rastlar; Bağdat Halifesinin, Konya Selçuklu Sultan 1.Gıyaseddin Keyhusrev’e gönderdiği, içinde Muhyiddini Arabi, Mecdüddin İshak ve Evhadüddin Kirmani ve Ahi Evren gibi zamanın İslam bilginlerinin bulunduğu elçilik heyeti içindedir. Onun Irak bölgesinden Anadolu’ya oymağıyla birlikte toplu halde ikinci gelişi ise yerleşmek, yurt tutmak amacıyladır. Bağlı bulunduğu, üç Göktürk alfabesi harfinden oluşan çok büyük olasıyla Türkmen Bayat boyu damgasının bir çeşidine, Onar Dede mezarlığında bulunan bir mezar taşında rastlanmıştır. Damganın “Neng ölesi=Herşey fanidir, ölümlüdür” anlamına geldiği Proto-Turkî (Ön Türkçe) uzmanları tarafından ileri sürülmektedir.[1]

Şeyh Hasan Onar inançsal olarak, kendisinden yaklaşık 30 yıl sonra Anadolu’ya gelmiş olan Hünkâr Hacı Bektaş Veli gibi bir bâtıni dai’si, yani alevi-bâtıni inancının yayıcısı ve davetçisi, aynı zamanda Ehlibeyt soylu bir seyyiddir. Çok büyük olasılıkla 1220’nin başlarında köyün adıyla anılan zaviyesini kurmuş ve 1224 yılında Selçuklu (Malatya) emirinden aldığı zaviyeye vakfedilmiş arazinin sınırlarını ve kullanım koşullarını belirleyen Vakıfname’yle kuruma resmiyet kazandırmıştır. Bu Onar Zaviyesi kurumunun bir parçası olan Büyükocak Cemevi zamanımıza kadar korunmuş ve Türkiye’de bilinen en eski Cemevi olarak yaşamaktadır.

Şeyh Hasan Onar, 1200’lü yılların ilk çeyreğinde oymağı veya obasıyla gelip, burada zaviyesini kurup, tesadüfi olarak göçerlikten yerleşime, yurt edinmeye geçmedi. Kendisinden önce binlerce yıl yaşanmışlığın, tarihsel kültür mirasının bulunduğu bu çevreyi; sulu, bereketli her türlü ağaçlar ve otluklarla kaplı, yerleşime uygun bir yer olduğu için seçmiştir.

Bugün açık ve kapalı durumda 20 kadar kaya mezarını kapsayan nekropol alanı olasılıkla İ.Ö.1.yüzyıldan 9.yüzyıllara kadar kullanılmıştır. Yaptığımız yüzey araştırmalarında ele geçen arkeolojik malzemeler, köyün arazisinde İlk Neolithik‘den, yani İ.Ö. 7.binden bu yana 9 bin yıllık kesintisiz yerleşme bulunduğunu göstermektedir. Belki de, Şeyh Hasan Onar buraya geldiğinde, Roma-Bizans harabeleri hâlâ ayaktaydı. Son zamanlarda ele geçen bazı nümizmatik kanıtlar resimli kaya mezarının yeniden yorumlanıp değerlendirilmesini sağlayarak, önemli bir tarihsel olayın önünü açmıştır: Çok büyük olasılıkla İ.S.70 yılında İmparator Titus Vespasianus tarafından Malatya’da konuşlandırılan XII. Fulminata Lejyonu’nun tam 300 yıllık ömrü Onar topraklarında geçmiştir. Kaya mezar odalarının oluşturduğu nekropol da onlara aittir.  

Biz Onar köyü yaşayanları olarak Şeyh Hasan Onar’a saygımızı, onu evliyalaştırarak sürdürüp bugüne getirdik. Sığınağımızdı, ziyaretgâhımızdı Onar Dede türbesi; mutlu günlerimizde üzerinde kurban keser lokma dağıtır, acılı günlerimizde yardım diler ve onun kutsallığına sığınırdık. O bizim atamız, kerametleriyle tanıdığımız evliyamızdı; kuru bastonunu toprağa sokunca yeşerip “Sakız Baba” oluşmuş, bir tekme vurunca su çıkmış adı “Cennet Pınarı” olmuş; tekkesini kurarken ağaç aramaya çıkmış, bir koca kiraz ağacı köküyle göceğiyle sürüklenerek peşinden gelmiş. Bir tas çorba ve bir torba arpayla padişahın üç bin atlı ve üç bin yaya askerini atlarıyla birlikte doyurmuş...

Son inceleme ve araştırmamızda vardığımız sonuca göre; Şeyh Hasan Onar, inançsal ve siyasal bağlamda Alamut İmamı Alâ Muhammed’e (1166/1210) bağlı ve El Cezire Türkmenlerinin yaşadığı büyük olasılıkla İsmaili Bayat Kalesi’nin yönetici bir bâtıni dai’siydi. I.Gıyaseddin Keyhusrev tahta çıkışının ve yaptığı fetihlerin haberini (zafername’sini) sadece Bağdad halifesine değil, dönemin güçlü Nizari Alamut Devleti’nin İmamı’na da göndermiş olduğunu kaynaklar yazmaktadır. Bize göre Şeyh Hasan Onar, Halife’nin elçilik heyetine, Halife’nin çok iyi tanıdığı olması dışında, Alamut İmam’ı Alâ Muhammed II.yi temsilen katılmıştır. Çünkü o yıllar Halife, kırk yılı aşkın bir zamandır Alamut’un başında bulunan ve son yıllarını yaşamakta olan Alâ Muhammed’in, yerine vasi tayin ettiği oğlu Celaleddin III. Hasan ile gizli dostluk ilişkileri içindedir. Bu heyettekilerin büyük bir kısmı Şafii-İşari ve Hanefi mutasavvıf bilginlerdi, sadece Şeyh Hasan Onar bâtıni ve Ali soylu Aleviydi. Tüm bu tarihsel verileri ve büyük, büyük, büyük Dede’mizin bize ulaşmış keramet söylencelerini “Bir Anadolu Evliyası Sultan Onar” tiyatro oyunumuzda kullanarak yorumladık. Onun bir bâtıni dai’si oluşunun anısı ve Baba Resul ayaklanmasının izleri, Onar köyünde dedeleri ve evlatlarını, talipleri tarafından hâlâ bazan “Dayî”, bazan “Baba Resul” adıyla çağırmalarında yaşıyor.

[1] Taşın fotoğrafı ve çevirisi, mezar taşını gören bir Göktürk dili uzmanının yanlış olarak 11.yy.a tarihleyip int ernete koymasıyla, oldukça ilgi çekmiş; fotograf altı bilgiyle birlikte yüzlerce facebook, twitter ve instagram sayfalarında dolaşmaktadır.