Musahiplik

MusahiplikAlevilik’te İnançsal ve Toplumsal Yol Kardesliği MUSAHİPLİK,

Genişletilmiş 2.Baskı,

Alev Yayınları, İstanbul, 2004; S. 94  , ISBN: 975-335-045-7

Divan Yolu Caddesi No: 54

Erçevik İş Hanı-102

34110 Eminönü-İstanbul

Tel: (00 90) 212 519 5635

ÖNSÖZ

 

Toplumsal yaşamın ya da toplumun üstyapısını oluşturan değerler ve kültür katmanlarında, dinsel inançlar ve çoğu felsefi görüşlerin önerdikleri ahlak sistemlerinde, “insan kardeşliği”nden sözedilir ve üzerine övgüler düzülür. Ancak bir tek Alevilik-Bektaşilik bu tür “kardeşlik” kavramını yaşama geçirerek somut bir biçimde uygulamıştır. Zaman zaman “ahiret kardeşliği” takıyesine bürünmüşse de tamamıyla dünyalık yaşamın, dirlik ve düzenin sağlanmasına, eşitlik ve adalete yöneliktir. Musahip  tutmanın ilkeleri, yani ikrar vermiş yol kardeşlerinin görev ve sorumlulukları incelendiğinde bu daha iyi anlaşılacaktır. Yüzyılların baskı ve kıyımına rağmen, Alevilerin nasıl bir düzenin uygulayıcıları olduğu ve geliştirdikleri toplumsal eşitlik ve ortak yaşam ilkeleri gözler önüne serildiğinde bu çok iyi görülür. Tapınç kurumları olarak adlandırmamıza rağmen Alevi görgü cemini oluşturan kurumlar, Sünni İslam ya da diğer birçok dinlerdeki bireysel tapınmaların dışında değerlendirilmelidir.

Tapınma, yani ibadet çok kısa bireyle, inanan kişiyle  Tanrı arasında anlaşmaya varmayı deneme, bir bağ kurma eylemidir. Tanrıya yaranmak, gözüne girmek ve böylece ölüm ötesindeki cezalardan kurtulma amacı taşır. Eschatologie (Teolojinin ölümötesi olayları üzerinde duran dalı) tüm dinlerin istisnasız ilgilendiği ve vazgeçilmez gerçeğidir bu. Sanki Theologie (Din-Tanrı bilimi) Eschatologie için vardır.

Alevilik tapınmayı bireysellikten çıkarmıştır. Tanrıyı memnun edip, onunla anlaşmak ve öte dünyada cehennem ateşinden kurtulmak, güzel bir yer kapmak diye bir kaygısı yoktur. Aleviler, toplumsallaştırmış oldukları tapınmalarında kurumlar yaratmış, birey olarak görev ve sorumluluklarının insanlara ve topluma karşı olduğunun bilincine erişmişlerdir. Sünni dogmatizminin tersine, İslam dininin getirdiği kuralları  Heterodoks anlayış içinde yorumlayıp, yani içsel (batıni) anlamlarına nüfuz ederek tam bir toplumsal bilinçle düzenlerini kurmuşlar.  Sünni iktidarların sürekli muhalefeti olmuşlardır. Alevilikteki ikrar verip kardaşlık tutma, toplum huzurunda dara çekilip sorgulanma, başokutma/boyverme, düşkünlük, tarık çubuğu altından geçme, sitem çekme, lokma dağıtımı ya da ortak kazandan hak lokması yeme  vb. kurumlar  Ortodoks din ve inançların hiçbirinde görülmez.

Heterodoks İslam olarak nitelediğimiz Alevilikte, İslam tarihi ortodoks gözlüğüyle değil nesnel açıdan açıdan derinlemesine incelendiğinde; Saben- Hermetizm, Zerdüştlük Mani ve Mazdeklik, Budizm, Şamanizm, Kabbalizm, Neoplatonizm, Heterodoks Hıristiyanlık akımları Monophizmi-Nestorianizm-Paulikaenizm, Hesykhasmus (sessiz zikir yapma) benzeri Hristiyan mistisizmi ve Anadolu toprağından izleri silinmemiş antik toplumlarınkileri dahil olmak üzere çok çeşitli inanç ve felsefe sistemlerinden ögeler bulmak her zaman olasıdır. Ama Alevilik bunların hiçbiri değildir ve ne de herhangi birinin devamıdır. Alevilik, ödünç aldığı inanç, düşünce ve felsefi ögeleri kaynağına yabancılaştırıp, içinden çıktığı ve ortodoksizme aykırı yorumladığı İslami özle tüm bu ögeleri synkretise etmiş, yani birleştirip bağdaştırmış bulunmaktadır. Böylece Alevilik, Heterodoks/batıni ve syncretic (bağdaştırmacı) bir inanç sistemi olarak yarattığı toplumsal düzen içinde inananlarına; baskıya sömrüye karşı, yenilikçi, eşitlikçi ve paylaşımcı bir yaşam biçimi sunmuştur.

Anadolu Aleviliğinin toplumsallaştırılmış tapınma kurumlarından Musahipliği, son makalemizde “inançsal ve toplumsal akrabalık olarak” adlandırmıştık. Akrabalık sözcüğünün “uzak” ve “yakın” sıfatlarıyla kullanılışını gözönüne aldığımız zaman “taliplik” kurumunun bu adlandırmaya daha uygun düştüğünü görüyoruz. Gerçekten de bir Dede’ye (Pir’e ya da Mürşid’e) “talip” olup, bağlanmış toplulukların birbirleriyle ilişkileri  neredeyse yüksek derecede  akrabalık düzeyindedir. Oysa Musahiplik, kanbağı ve ana-baba bir kardeşlikten de üstün tutulmaktadır. Bundan dolayıdır ki kitabın başlığını da “İnançsal ve toplumsal yol kardeşliği: Musahiplik” olarak değiştirmeyi tercih ettik.

Musahiplik’in yeni baskısını iki bölüme ayırdık. Birinci bölümü oluşturan  birinci baskı metninde bazı düzeltmeler ve  küçük eklemeler dışında fazla değişiklik yapmadık. İkinci bölüme; Alevilik araştırma ve incelemelerimizin ışığında edindiğimiz tarihsel, inançsal ve felsefi bağlamda yeni bilgiler, yeni tanımlama ve yorumları içeren yukarıda sözettiğimiz –bazı değişikliklerle- son makalemizi koyduk. Bu kısım, aynı zamanda daha ayrıntılı ve dağınık olan birinci bölümün derlitoplu özetini de içermektedir. Yeni bilgiler, yeni tanımlama ve yorumlarla birlikte bu özetleme,  “Musahiplik” kurumunu daha bilinçli biçimde algılanmasını kolaylaşlaştıracak diye umuyoruz.

İsmail Kaygusuz

Londra, 2004